EĞİTİM SİSTEMİMİZDE MÜZİĞİN “HAYATİ” ÖNEMİ

Müzik, insanlık tarihinde her kültür için, dil ile aynı önemde olduğu kabul ve teslim edilen bir vazgeçilmezliği ifade eder. Her kültür, müziği, değerler manzumesinin en önemli unsuru olarak adlandırır. Çünkü müzik, bir kültür için müşterek düşünme, hissetme ve paylaşmanın en önemli aracıdır.

Milli kültürümüz ve ilim geleneğimiz kapsamında ise, müziğin bir eğlence aracı değil, “hikmete dâir fen” olduğu vurgulanarak, ondan ne anlaşılması ve ne murad edilmesi gerektiğine dikkat çekilir. İlim ve eğitim, varlığın ve kâinatın hakikatlerine ulaşan yol olduğuna göre, “musiki hikmete dâir fendir” tarihi perspektifinin altını çizdiği, ‘varlığı, eşyayı ve hadiseleri anlama ve kavrama’ çabasının kılavuzu olduğuna dikkat çekilen müziğin, kendisine atfedilen derin ve geniş önem ölçüsünde eğitim sisteminde ‘yol gösterici’ kimliğiyle yer alması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkar.

Bizim kültürümüzün müziği ise, dünyadaki diğer müziklerden çok daha renkli ve derin temellere dayanır. Çünkü tarihi geçmişimiz itibarıyla çok farklı dil, din ve ırklara mensup insanların ve kültürlerin bileşkesinden oluşan bir yapısal geleneğimiz vardır. Bu gerçek, müzik kültürümüzün de alabildiğine zengin, derin ve geniş karakterini oluşturmuştur. Bu renkten, zenginlikten, derinlikten ve genişlikten eğitim sistemimizde yararlanmamak düşünülemez.

EĞİTİM SİSTEMİMİZDE MÜZİĞİN AMACI

Eğitim sistemimizde müziğin birincil derecedeki amacı, çocuklarımızın ve gençlerimizin, kendi kültür dairelerine aidiyet duygularını ve bağlarını kurmak ve yeni ufuklara açılırken, ruh bağlarının kendi topraklarıyla irtibatlı olmasını sağlamaktır.

Günümüz dünyasında, her kültürde görülemeyecek kadar büyük bir çapı ifade eden Türk kültürünün tarihi derinliğine ulaşabilmenin bilinen en elverişli ‘kısayolu’ olan müzik sanatımızla teması sağlanan çocuklarımızın ve gençlerimizin, kendi kültürel genetik kodlarını hayatın başından elde edeceklerine kuşku yoktur. Mensubu bulundukları kültürün genetik kodlarını eğitim hayatlarının başından itibaren edinmeye ve yaşamaya başlayan nesillerin ise, bir ülke için ne kadar şahsiyetli bir geleceği temellendirip kuracağı, insanlık tarihinde sayısız örneklerle sabittir.

EĞİTİM SİSTEMİMİZDE MÜZİK EĞİTİMİNİN TEMEL ESASLARI ve KAPSAMI

Müzik, hayattaki maddi ve manevi formasyonlarına ve önemine binaen, eğitim sistemimiz içinde “seçmeli” değil, “mecburi” dersler kapsamında yer almalıdır. Eğitimin birincil amaçlarından biri ‘insanın ruh terbiyesi’ olduğuna göre, müziğin içinde tam olarak yer almadığı bir eğitim sistemi, hiçbir surette tam bir eğitim sistemi olarak kabul edilemez.

Eğitim sistemimizde müzik eğitiminin temel prensibi, “müzisyen yetiştirmek” değil, “kendi kültüründen haberdar; ait olduğu kültürden zevk almayı bilen ve farklı bir kültüre mensup olmaktan gurur duyan; gelecek inşasını kendi kültürel değerler temeli üstünde yükseltmeye aday” birey yetiştirmek olmalıdır.


Okul öncesi aşaması


Okul öncesi sürecini içeren aile ortamı da asla yabana atılmamak ve sisteme dâhil edilmek üzere; anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite aşamalarında planlı olarak uygulanacak bir eğitim sistemi dairesinde çocuklar ve gençler, ‘kendi gerçek sesleri’yle tanıştırılıp, ruh dünyalarının olumlu kıvam kazanması sağlanır.

Çağdaş bilimsel çalışmalar, anne karnındaki çocuğun, dış dünyanın seslerine duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Annelerin dinlediği müziklerin çocukları etkilediğine dair kesin laboratuvar tetkik sonuçların dikkate alınarak, eğitim sisteminde uygulanacak programın vazgeçilemez ve ihmal edilemez bir ayağı olarak, ailelere ve annelere, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı koordinasyonu kapsamında, okul-aile birlikleri, aile hekimlikleri, kütüphaneler ve kültür merkezleri gibi ilgili sosyal ortamlar aracılığıyla ücretsiz CD’ler dağıtılarak; ek olarak internet linkleri aracılığıyla; okul bilgisayarlarına ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına entegre edilebilecek şekilde veritabanları oluşturularak, annelerin hamilelik aşamasında dinlemesi sağlanacak müzikler hazırlanmalıdır. Kültürümüzdeki ninniler hazinesi, bu aşama için sınırsız imkânlar sağlayacak bir çaptadır.

Anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise aşamaları


Anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise dönemlerinde ise, geleneksel kültürel birikimin repertuavrından yararlanmak önşartıyla ve her yarıyıl itibarıyla 5 şarkı ile 5 türkü, “birlikte söyleyelim” usulüyle öğretilmelidir. Öğretilecek şarkıların örnek seslendirmeleri, mutlaka kaydıyla, hitap edeceği yaş skalasındaki çocuklar/gençler tarafından gerçekleştirilecektir. Bu uygulamanın amacı, muhatap çocuklarda ve gençlerde “ben de yapabilirim” psikolojik altyapısının empati yoluyla kurulmasıdır. (Bu teknik ayrıntıyla ilgili örnek icra kayıtları, vakfımız tarafından uzman bir müzik ekibine hazırlatılmış olup, raporumuz ekindeki CD’de verilmektedir.)

Eserlerin sözleri, halk irfanı, tabiat ve insan sevgisi, varlığın anlamı, gibi temel insani değerler açısından farkındalık yaratmaya; müzik-edebiyat müştereği kanalıyla öğrenciyi kültürünün temellerine âşina kılmaya ve yüksek duyuşlara sevketmeye yönelik olarak, uzmanları tarafından özenle seçilmelidir.

Bu suretle, anaokulundan lise son sınıfa kadarki eğitim sürecinden geçen bir çocuk/genç, en az 250 eserden oluşan bir repertuvarı edinmiş olacaktır. Kendi kültürünün halk kökenlerine ve şehir kültürü kökenlerine dair 250 temel eseri hafızasında bulunduran bir kuşak, ülkenin parlak ufuklarını inşa edecek bir kuşak olmaya adaydır.

Bu öğretme aşaması asla teorik bilgi dayatmalarına yönelik olmamalı; yani ‘tümevarım’ tekniğiyle parçadan bütüne giden bir sistemi tercih etmemeli, aksine ‘tümdengelim’ yaklaşımıyla bütünden parçaya sirayet eden bir kuşatıcılık gözetilmelidir. Teorik bilgilendirme, kendiliğinden ortaya çıkan bir ihtiyaç sözkonusu olursa devreye girmeli; yani spesifik bilgi talep eden öğrenciye, ancak kafasını karıştırmayacak dozajlarda kontrollü bilgi akışı sağlanmalıdır. Şarkıların ve türkülerin öğrencilere öğretilmesi, donanımlı müzik öğretmenlerinin ilk başta yeterli olamayabileceği gözönüne alınarak, CD’lerden ve internet kullanımına yönelik datalardan sağlanmalıdır.

Kapsamın kırmızı çizgileri


Öğretilecek eserler kapsamında piyasa müzikleri ve popüler kültür ürünleri asla yer almamalıdır. Çünkü popüler kültürün mantığı, “sürekli ve en hızlı biçimde tüketim/tükettirme ve bir öncekini hatırlamama/hatırlatmama” esasına dayanır. Yerel/geleneksel kültürler ise tam aksine, “ait olduğu geleneksel yapıdan beslenerek yeniden üretim süreçleri yaratmak ve kadim olanı asla unutmamak” prensibi etrafında şekil bulur. Popüler kültürün varoluş sebebi, bireyin ait olduğu kültür dairesinin genetik kodlarıyla irtibat kurmak esasını asla kabul etmez ve bu irtibatın kurulmasına izin vermez. Zira yerel/ulusal kültürler tüketim değil, kadim varoluş ve gerçek üretim süreçlerinin ürünüdür. Popüler kültürün dinamiği ise, varoluşu ve doğası gereği, yerel/ulusal kültür kavrayışıyla ve anlayışıyla taban tabana çelişir; aksi takdirde hayat alanı daralır. Globalizmin en önde gelen araçlarından biri olan popüler kültür ve buna bağlı olarak sanayileşen popüler/global müziğin sosyokültürel çözümlemesi açık biçimde ortada iken, milli eğitim sistemi içinde kullanılması, kültürel emperyalizmin bu son derece tahripkâr dayatmasını “hâkim kültür” diye kabul etmekten başka bir anlam ifade etmeyecek ve tarihi anlamda fâhiş bir hata olmaktan öteye geçmeyecektir.

Okullarda ulusal çalgılar dönemi


Okullarda “blokflüt” ve “mandolin” gibi, kendi kültürümüzün müziğini ifade etmekten âciz ve teknik olarak yetersiz; nesilleri kendilerine ait kültürün seslerine sağır kılan enstrümanların kullanımına derhal son verilmelidir. Piyano, kadim bir batı müziği çalgısı olarak, bizim müziğimizin ancak küçücük bir kısmını seslendirebildiği, büyük kısmını ise nasıl ifade edemediğini gösterecek bir âlet olarak sistemde yer almaya devam edebilir; ve özel ilgi duyan öğrencilerin batı müziği yönünde gelişimlerini sağlamak üzere değerlendirilebilir.

Blokflüt ve mandolin gibi kendi kültürümüz açısından yanlış çalgıların yerlerine, her okulda mutlaka en az bir kanun ve bir bağlama tedarik edilerek ‘temel enstrüman’ olarak sisteme yerleştirilmelidir. Öğrencilerin bu enstrümanları icra etmeleri/kullanabilmeleri beklenmeyecek, dokunmaları, görmeleri ve bağlamanın üzerindeki perdelerin ve kanunun mandalların sesleri nasıl inceltip kalınlaştırdığını deneyerek hissetmeleri, böylece çocuklarımızın ve gençlerimizin, kendi müziklerinin başka müziklerden farkını görmeleri sağlanacaktır.

‘Okullarda ulusal çalgılar’ döneminin açılmasıyla, kadim müzik kültürümüzün çalgı yapımcılığı kanalında da gözardı edilemeyecek bir üretim/rekabet ivmesi yaşanmaya başlayacak, ‘marifet iltifata tâbidir / müşterisiz metâ zâyidir’ hükmü ve birleşik kaplar kanunu gereğince, interdisipliner bir ekonomik ve kültürel canlılık da yaşanacaktır. Türk çalgılarının zenginliğini içeren, her bir çalgı hakkında gerekli bilgiler, çalgıların şekli, tutuluşu, nasıl çalındığı gibi sorulara cevap teşkil eden; 30’un üzerinde Türk çalgısının bütün ses alanlarını ifade etmeye muktedir, her biri için 2-3 dakikalık ses kayıtlarını örnekleyen bilimsel çalışmalar sonuçlandırılarak, CD ekli yardımcı ders kitabı şeklinde vakfımız tarafından hazırlanan örnek kitap, raporumuz ekinde takdim edilmektedir.

Vakfımız, sunduğu rapor kapsamında, dataların oluşturulması; kullanıma hazır hâle getirilmesi; her eğitim kademesi için tespit edilmesi gereken şarkılar ve türküler; konuyla ilgili deneysel çalışmalar; okullarda kullanılacak ulusal çalgıların kalite kontrolü ve tedariği... gibi her türlü aşamanın lojistik altyapısında, her bir aşama üzerinde çalışmış ve somut sonuçlar elde etmiş bir kurum olmak sıfatıyla destek hizmetine hazırdır.

Saygılarımızla arz ederiz.


TÜRK MUSİKİSİ VAKFI

Prof. Dr. Erol BELGİN - Başkan
Y. Mim. M. Hilmi ŞENALP - Bşk. V.
Yrd. Doç. Dr. Osman SİMAV - Bşk. V.
Mehmet GÜNTEKİN - Gn. Sekreter
Mustafa BİRİM - Üye
Ahmet KIRIM - Üye
Okan YUNUSOĞLU - Üye